Ne Nedir Acaba

Çinliler yiyeceklerini niçin çubukla yerler?
Çinlilerin yemek yeme alışkanlıklarının yiyeceklerini çok küçük parçalar halinde yemelerinden çubuk kullandıkları anlaşılıyor.Çinde eskiden yalnızca zenginler masada otururlardı. Halkın çoğunluğu tabakları ellerinde yemek yerlerdi. Bir elleriyle tabaklarını tutar, öteki elleriyle çubuk kullanarak beslenirlerdi. Hızla artan nüfus yüzünden yiyecek sıkıntısı çeken çinliler önlerindeki yiyeceği küçük parçalar halinde çoğaltarak yiyorlardı. O zamanlar ağaç sıkıntısı nedeniyle de tahta kullanımı kısıtlıydı. Masa kullanımı bu yüzden çok zordu. Çubuklar fildişinden ve kemikten yapılırdı.

Dünyanın en çok söylenen şarkısı hangisidir?
Bu şarkı “Happy birthday to you” dur. Şarkının asıl kaynağı Amerika’lı iki kız kardeşe aittir. Orijinal adı “Good Morning to All” yani ” hepinize günaydın”dır. Daha sonra güftesi değiştirilerek bütün dünyaya yayılmıştır. Fakat telif hakkı kardeşlere aittir, onlardan sonra da Warner/chappel müzik şirketine geçmiştir. Müzik ticari amaçlı kullanıldığı zaman şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır.

Yapıştırıcılar nasıl yapıştırıyor?
Yapıştırıcıların sağladığı yapışma olayı aslında kimyasal bir reaksiyondan başka bir şey değildir. Günümüzde imalatçılar yapıştırıcıları sentetik malzemeler kullanarak yaparlar. Yapışma olayında benzer veya ayrı malzemeden iki madde, bir de yapışkan gerekir. Burada en önemli görev yapıştırıcıdadır. Yapıştırıcının moleküllerinin diğer iki madde molekülleri ile birleşme eğilimi gösterir bir yapıda olması gerekmektedir.

Mezara niçin çiçek konulur?
İlk olarak Mısır Firavunu Tutamkamon’nun milattan önce 1346 da öldüğünde mezarının çiçekten tacçlarla kaplandığı saptanmıştır. Kuzey Avrupada ise M.Ö 2000 yıllara kadar mezara çiçek konduğu belirlenmiştir. O zamanlarda bu çiçeklerin amacı iyi ruhları çekme, kötaü ruhları kovma amacıylaydı. Sonradan ise asıl amaç cesetler çürürken çıkan kokuyu kamufle etme amacını taşır. Servi ağacı da bu nedenle mazarlıklarda kullanılır. Ağacın yaprakları rüzgarı önler, kendine özgü ferah kokusu vardır. Cenaze törenherinde siyah giyinmenin amacı da mezarlıklarda hayalletlerden sakınmak amacı taşımaktadır.

Satrançta şah niçin o kadar pasiftir?
Çünkü şah koruma altındadır. Zaten satrançta amaç şahı almaktır. O yüzden bütün taşlar onu korumakla görevlidir. Vezir ise başkumandan gibi şaha yardım eder. İleri geri, çapraz her yöne gidebilir. Batıda vezire Kraliçe adı verilmiştir. Bununla Kraliçe’nin Kralın en büyük desteği olduğunu işaret etmektir. Satranç 6. yüzyılda Hindular tarafından oynanmaya başlanmış, oradan dünyaya yayılmıştır.

İnsan korkunca niçin dişleri birbirine vurur?
Bir insan büyük bir tehlike veya korku verici olayla karşılaşınca vücudu otomatikman savunmaya geçer. Diğer canlılarda olduğu gibi dişler ve çene savunmanın ana mekanizmalarıdır.İşte bu nedenle ilk insanlardan gelen kalıtımsal yapıdan dolayı önce çene ve dişler harekete geçer. Çenedeki kaslar titrer, bu da sanki dişler birbirine vuruyormuş gibi görüntü verir.

Akıl ile zeka arasında fark nedir?
Akıl yalanla gerçeği, doğru ile yanlışı ayırabilme, bir konuda düşünce yürütebilme ve görüş bildirme yeteneğidir. İnsan olgunlaştıkça aklı gelişir. Zeka ise bir olayı önce anlama, ilişkileri kavrama, yargılama ve açıklayarak çözme yataneğidir. Genel olarak 12 yaşına kadar gelişir, 20 yaşına kadar sürer sonra sabit kalır. Zeka bir insanın her türlü olay karşısında aynı yeteneği gösterebileceği anlamına gelmez. Bir besteci müzik yapıtını aklıyla değil zekasıyla yaratır. Fakat en basit matematik problemini çözemeyebilir. Sonuç olarak zeka, ruhsal olaylara, algı ve hafıza yeteneğine, tutkulara, eğilimlere göre farlılıklar gösterir. Akıl somut olarak ölçülemez, zeka IQ denilen testle ölçülebilir.

Dolunay insan davranışlarını etkiler mi?
İnsanlar arasında bu inanç oldukça yaygındır. Eskilerin Ay’ın dönemlerine bağladıkları boş bir inancın günümüze uzanan bir varsayımıdır. Bilim adamlarının yaptıkları bütün çalışmalar bu görüşün boş olduğunu kanıtlamıştır. Ay, dünyadaki okyanusların gel-git denilen suların alçalması ve yükselmesi olayı üzerinde doğrudan etkisi vardır. Vücudumuzdaki suyun oranı , okyanuslardaki su miktarıyla kıyaslanamaz. Yani Ay’ın çekim gücü insanı etkileseydi yalnız dolunayda değil her gün olması gerekirdi. Dolunayda ayın parlaklığı da pek önemli bir etken değildir. Çünkü gönderdiği ışık miktarı Güneş’in gönderdiğinin 600 binde biri kadardır.

Niçin gözyaşı dökeriz?
Dünyadaki canlılardan sadece insan ruhsal nedenlerle ağlar. İnsanı farklı kılan bu durum şüphesiz yaşam tarihindeki evrimin bir sonucudur. Aslında gözlerimize sürekli gözyaşı koruma amaçlı olarak salgılanmaktadır. Fakat ağlama ruhsal bir boşalmadır. Bu konuyu ilk inceleyen Darwin’dir. Daha sonra yapılan deneyler sonucu görüldü ki soğan doğrarken akan gözyaşlarının kimyasal yapıları farklıdır. Ruhsal gözyaşları daha çok protein içermektedir. Fakat henüz bu farkın nedeni açıklanamamıştır.

Üç yaşından daha önce olanları için hatırlamıyoruz?
Bilim adamları geçmiş deneyimlerimizi saklayan hafızamızın beynimizde anı veya öykü şeklinde organize olduğunu ileri sürüyorlar. Üç yaşından küçükler bu şekilde iletişim kurma yeteneğine sahip değiller.Öykü ve anılarını anlatamıyorlar. Yer ve karakter kavramlarını anlamıyorlar. Üç yaşından küçükler düzgün konuşabildikleri,anlayış, seziş ve hafıza yeteneklerine sahip oldukları halde tüm olanları bir bütün olarak şekillendiremiyor, öyküye dönüştüremiyorlar.Hafızamız ne yaptığını ne yapıldığını 3-4 yaşlarında kaydetmeye başlıyor.

Yumurtanın niçin bir tarafı yuvarlak, diğer tarafı sivridir?
Eğer köşeli olsalardı kenarları dayanıklılık bakımından çok zayıf olurdu. En dayanıklı geometrik şekil küredir ama bu şekildeki yumurta yuvarlanacak olursa nerede duracağı belli olmaz. Yumurta yuvarlanınca düz gitmez. İnce tarafı üstünde dairesel bir yol çizer. Başladığı yere yakın bir noktada durur. Yani düz bir yerde kaybolması olanaksızdır. Yumurta, tavuğun yumurta kanalında küre şeklindedir. İlerlemesi sırasında arkada kalan dairesel kasların büzüşerek hem yumurtayı ileri iterler hem de bu kısmına baskı yaparak konik biçimini sağlarlar. Yumurtanın şeklinin nedeni de budur. Sürüngenlerde bu düzenek olmadığından yumurtaları küresel biçimdedir.

Develerin hörgüçlerinde ne var?
Genelde hörgüçlerinde su olduğu ve uzun yolculuklarında bu suyu kullandıkları söylenir ama doğru değildir. Develerin hörgüçlerinde 30-35 kg kadar yağ bulunur. Yiyecek bulamadıkları zaman bu enerjiyle hareketlerini sağlarlar ayrıca yağ çöl sıcağına karşı koruma görevi de yapar. Develer suya az gereksinim duyarlar. Burun mukozaları insana göre 100 kat daha büyüktür. Soluk alırken havadaki nemin üçte ikisini kazanabilirler. Su kaybını da dokularından kaybederler, kandaki su etkilenmez.

Çinlilerin gözleri niçin çekiktir?
Yalnız çinlilerin değil, Orta ve Güneydoğu Asya’da yaşayanların, japonların hatta Eskimoların da gözleri çekiktir. Aslında göz yapısı bütün dünyada aynıdır. Farkı yaratan göz kapaklarıdır. Çekik gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün üzerindeki göz kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne daha çok inmiştir. Bazı teorilere göre bu kıvrım insanların gözlerini yoğun kar tabakasının, göz kamaştıran ışığından korumak için bir çeşit kar gözlüğü gibi gelişmiştir. Çinde ve öteki bölgelerde her ne kadar yoğun kar yağmıyorsa da onların atalarının buzul çağında kuzeyde yaşadıkları daha sonra güneye indikleri kanıtlanmıştır. Yalnız gözleri değil, burunları da rüzgara karşı korunmak için küçülmüş, burun delikleri soğuğu engellemek için daralmıştır. Ciltleri de koruma amaçlı olarak yağlıdır. Göz kapakları da yağlıdır. Gözü ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur. Yani çekik gözlü değil, düşük göz kapaklı, demek daha doğrudur.

Ateş böceği nasıl ışık saçıyor?
Aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle de sıcaklıkla da bir ilgisi yoktur. Bilimsel adı ;Soğuk Işık;tır. Bu ışık olayı, moleküler seviyede kimyasal bir işlemdir. Bazı moleküllerin ayrışarak daha yüksek enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla enerjiyi ışığa dönüştürebildikleridir. Ateş böceğinin karın bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden ışık elde etmede rol alan iki ana kimyasal madde üretilmektedir. Fakat onlar da tam olarak ışık vermeye yetmediği için böceğin ışık bölgesine yakın solunum organının ışık verme anında burayı oksijenle beslemesi gerekmektedir

Kumaşlar yıkandıktan sonra niçin çeker?
Aslında kumaş ıslanınca lifler şiştiğinden kumaşın az biraz uzaması gerekmektedir. Ama bükümlerin açılarındaki deformasyonun yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş boydan kısalır. Kumaş yıkandıktan sonra kurutulduğunda şişmiş lifler eski durumlarına gelirler. Ama kumaş ilk ölçülerine dönemez. Su, yüksek ısı, çalkalama, sabun hepsi kumaşın çekmesini kolaylaştırır. Kumaş birkaç kez yıkandıktan sonra ölçüleri belli bir dengeye ulaşır ve ondan sonra yıkandığında çekmez.

İnsanlar saatlerini niçin sol kollarına takarlar?
Özel bir durum veya farklı olma düşüncesi yoksa insanların çoğu saatlerini sol kola takar. Çünkü çoğunluk sağ elini kullanmaktadır ve bu kolun daha hareketli olması nedeniyle saatin bir yerlere çarpıp zarar görme olasılığı yüksektir. Zaten saatin kurma düğmesi 3 rakamının yanındadır. İnsanlar saati kurmak istedikleri zaman onu bilekten çıkarmadan sağ elle uzattıkları sol kollarındaki saati kurabilirler.

Bir hafta niçin 7 gündür?
Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen
beş gezegen ile güneş ve ayın sayısının 7 oluşu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde göğün 7 kat oluşu ve doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik notalarının 7 oluşu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı. Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı.

Niçin otellerin kapıları döner kapıdır?
Döner kapıların tek amacı enerji tasarrufudur. Büyük binaların içerleri devamlı olarak ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri soğuk hava rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden çalışacaktır. Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel veya benzeri binalarda enerji tasarrufu için döner kapı kullanılır. Döner kanatlar sıcak havanın dışarı çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini engeller.

İmdat çağrısı S.O.S ‘in anlamı nedir?
Çok kişi ;Save our Ship; gemimizi kurtar; ;Save our Soul; ruhumuzu kurtar; ;Stop Other Signals; diğer sinyalleri sözcüklerinin kısaltılmışı sanır. Oysa hiçbiri değildir. Tamamen telgraf zamanından kalma mors alfabesiyle ilgilidir. İmdat çağrısının çok kolay akılda tutulabilmesi için 1908 de üç çizgi, üç nokta, üç çizgi olan S.O.S seçildi.

Doktorlar niçin dizimize çekiçle vurur?
Bir sandalyeye rahatça oturup bacak bacak üstüne atarken doktor dizkapağının hemen altına, kası kemiğe bağlayan tedoma minik lastik bir çekiçle vurduğu zaman bacak ileri fırlar. Bu reflekste baldır kaslarındaki duyu sinirleri kasın genişlemesine tepki verir ve yeni sinir sinyalleri oluşturarak kaslara hafif bir basınç uygulandığını ve gerildiklerini omuriliğine iletirler. Omirilik ise bu basınca dayanabilmesi için kasların kasılması gerektiğini bildirir, bacak tekrar geri hareket eder. Refleks, beyin denetiminden geçmeksizin, yani beyin devrede olmadan doğrudan omuriliğin komutlarıyla gerçekleşmektedir. Diz kapağı refleksi omuriliğin işleyişi konusunda bilgi veren önemli bir tanı yöntemidir.

Tükenmez kalemin dolmakalemden farkı nedir?
Kalemin tarihi yazınınkinden de eskidir. İlk insanlar sivriltilmiş çakmak taşlarıyla duvar resimleri yapmıştır. Mürekkepli metal kalemler Romalılar tarafından biliniyordu. Tükenmez kalem adı ile bilinen bilye uçlu kalemin ilk modeli 1880 yılında yapılmıştır fakat rağbet görmemiştir. Uçakların gelişmesiyle gündeme tekrar gelir. Uçaklar 2-3bin metreye çıkınca hava basıncı oldukça azalır. Dolmakalem mürekkebi basınç nedeniyle dışarı akarak kağıdı ya da giysiyi lekeler. 2.Dünya Savaşı’nda askeri uçaklarda kullanılan tükenmez kalem sonradan yaygınlaşmıştır. Tükenmez kalemlerde mürekkep kağıda pirinç uçtaki yuvaya yerleştirilmiş minik bir bilye aracılığıyla aktarılır. Fakat dolmakalemin özelliği seçkin ve yazıyı kaliteli kılmasıdır.

Radyonun sesi açılınca pil daha çabuk mu biter?
Pille çalışan portatif radyolarda sesin yüksekliği pilin ömrünü etkiler. Radyo açık, sesi kapalı durumu ile sesin sonuna kadar açık durumu arasındaki fark pillerin ömürlerinin kısalmasına neden olur. Ses sonuna kadar açıldığında pillerden çekilen akım yüzde 30 artmaktadır. Bu durum, küçüğünden büyüğüne, pille çalışan ve ses yükselticisi olan bütün radyo, teyp, volkmen vb. için aynıdır.

Horozlar niçin sabahları erkenden öterler?
Sabah güneş doğarken ötmek yalnız horozlara özgü değildir. Kulağa en çok horozun sesinin gelmesi, onun sesinin diğerlerinden daha güçlü olmasıdır. Kuşların büyük çoğunluğu da aynı saatlerde ağaçlarda koro halinde öterler. Gün boyu hem horozlar hem kuşlar bu ötüşü sürdürürler ama seslerinin en güçlü çıktığı zaman sabah saatleridir. Horoz ve kuşların sabah gün doğarken ötmeleri biyolojik saatleriyle ayarlanmıştır

Evlerimizdeki sinekler kışın nereye gidiyor?
Sineklerin her türü kışın ortadan kaybolur. Havaların ısınmasıyla birlikte ansızın ortaya çıkarlar. Sinekler ısıya karşı çok hassastır. Güneş bulutun arkasına girdiği zaman oluşan ısı düşmesinden etkilenirler. Kış günlerinde yaşama şansları yoktur. Ölmeden önce yumurtalarını toprağa veya kuytuya gömerler. Larva ve yumurtalar soğuktan etkilenmez. Yaz sıcakları başlayınca yumurtalar çatlar ve yine sinekli günler başlar.

Termos nasıl sıcağı sıcak, soğuğu soğuk tutuyor?
Tek nedeni vardır, vakum.Yani boşluk.Bir termosta içiçe geçmiş iki kap vardır.Dıştaki metal bir kap olup içteki genellikle bir cam şişedir.İkisinin arasındaki hava ise boşaltılmıştır.Tam olmasa da üreticiler tarafından elde edilebilen tama yakın bir boşluk vardır.Vakumlu bir ortamda hava molekülleri de olmadığından ısı iletilemez.Cismin ısısı başlangıçta ne ise o halde kalır.İçerden dışarıya, dışardan içeriye ısı geçişi olmaz.Böylece termosa konan sıvı sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk kalır.

Kuşlar nasıl konuşabiliyor?
Her insan ağzıyla konuşur ama konuşabilmeyi sağlayan asıl organ beyindir. Beyinde oluşan düşünceler dilimize ve dudaklarımıza aktarılır. Hayvanlar bu nedenle konuşamaz. Papağan ve benzeri kuşların yaptıkları konuşma değil, mükemmel bir ses tınısı ezberi ve tekrardır. Sesleri ezberler ve taklit ederler. Kuşların ses organları memeli hayvanlardan farklı olarak gırtlakta değil göğüs kafeslerinin dibinde, karın boşluğunun derinliklerindedir. Kuşların doğasında ses taklit yeteneği vardır. Doğayla içiçe yaşarken diğer kuşların seslerini taklit ederek bir çeşit iletişim sağlarlar.

Kediler balık ve sütü niçin severler?
Kedilerin sudan hoşlanmadığı bilinir. Ama aslında kediler çok iyi yüzerler. Hava şartlarından dolayı ve de tembelliklerinden suya girmeyi sevmezler. Ev kedisinin balık sevmesinin yanında kuşlara ve farelere olan düşkünlüğünün nedeni evcilleştirilmeden önce Mısır’da Nil vadisinde balık, kurbağa, küçük kuş ve fareleri avlayarak yaşamış olmasıdır. Zaten eski Mısırlılar kedileri fare avcıları olduğu için evcilleştirmişlerdir. Günümüzde kedinin kuzey Hindistan ve Güneydoğu Asya’da yaşayan türleri ırmakların kenarlarında balık avlayarak yaşamaktadır. Patileri ile balıkları sudan dışarı atar, gerekirse suya tamamen girerler. Eski Mısır’da kedi bakıcıları onları ekmek ve sütle beslemişlerdir. Kedilerin süt zevkinin de Mısırlı bakıcılarının yarattığı beslenme alışkanlığından kaynaklanmaktadır.

Bardaktaki buzlar niçin birbirlerine yapışırlar?
Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir. Dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka erir ve kayma oluşur. Bir kabın içinde ya da bir bardakta üst üste duran buzların her biri altındakine değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu noktada çok küçük kısım erir.Buradan hareket eden su çok az yanda iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışcasına birbirlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz.

MOUSE
kontrol eden, bilgi giriş aygıtıdır. Fare modeline göre üzerinde bir veya daha fazla sayıda tuş ve tekerlek bulunabilir. İlk bilgisayar faresi 1964 yılında Douglas Engelbart tarafından yapıldı. Fare el hareketlerini mekanik, LED'li optik, laserli optik yöntemle algılayabilir. Fare elde ettiği bilgileri bilgisayara kablo, kızılötesi, radyo dalgalar veya Bluetooth ile aktarabilir.

Programın yapısına göre bazen menü seçmek veya ekran içerisinde çalışılacak noktaya gidebilmek klavyedeki gösterge tuşlarıyla uzun zaman alabilir. Bu işlemin hızlandırılmasında görev alır.
Bilgisayara Bağlanma Şekline Göre Türleri
1.1 Kablolu fareler
1.2 Kablosuz fareler
2 Hareketi Algılama Şekline Göre Türleri
2.1 Toplu Fareler
2.2 LED'li Optik Fareler
2.3 Lazerli Optik Fareler

Bilgisayara Bağlanma Şekline Göre Türleri
Kablolu fareler Bilgisayarın ilk zamanında seri port ve AUTOEXEC.BAT dosyalarına özel eklenen sürücüler ile çalışan fareler, zamanla PS/2 adlı porta alınmış ve çoğu işletim sisteminde alt seviyelerde desteklenmeye başlamıştır.

Günümüzde çoğu fare bilgisayara USB portundan bağlanır

Kablosuz fareler
Kablosuz fareler üç türe ayrılır:

Kızılötesi fareler: bu fareler, bilgisayar ile iletişiminde bir kızılötesi sistem kullanır. Sistem, bilgisayarın seri, PS/2 veya USB portuna takılır, fare ise sistemle kızılötesi ışınlar ile iletişim kurar. Eğer fare ile sistem arasıne bir cisim girerse, fare hareketleri hissedilmeyecektir. Bu tür farelerden günümüzde satılmamaktadır.
Radyo dalgalı fareler: kızılötesi farelerden farklı olarak bu fareler iletişim için kızılötesi ışın yerine radyo sinyalleri kullanırlar. Kapsama alanları genelde onlarca metre civarındadır.
Bluetooth fareler: bu fareler, kimi bilgisayarlar ile entegre gelen Bluetooth kablosuz teknolojisini kullanarak iletişim kurarlar. İlk iki türe göre büyük bir avantajları vardır: standart bir protokol kullandığı için her cihazla kullanılabilir (PC, Apple ve hatta Pocket PC)

Hareketi Algılama Şekline Göre Türleri
Toplu Fareler
Toplu fareler hareketi, altlarında bulunan ve farenin hareketi ile dönen bir top vasıtasıyla algılarlar. Bu top dışı lastik kaplanmış, çekirdekli bir küredir. Topun hareketini algılayan tekerlerin üzerinde toz toplanması sebebiyle bu tür fareler zaman zaman bakım gerektirirler

LED'li Optik Fareler [değiştir]Bu tür fareler altlarında bulunan LED'in yaydığı ışığın yansıması ile hareketi algılarlar. En üst modelleri 1000-1600 dpi gibi yüksek hassaslığa varabilir..

Lazerli Optik Fareler Bu tür fareler altlarında bulunan lazer ışık kaynağının yaydığı ışıklar vasıtasıyla hareketi algılarlar. İmleç hareketlerine çok yüksek hassasiyet isteyenler için uygun bir seçenektir. Hassasiyetleri 3000 dpi ve üzerine çıkabilir. Hareketi algılama şekline göre fareleri üçe ayırırsak en pahalı tür lazerli optik farelerdir.

Mouse kullanılırken temel olarak yapılan 5 değişik işlem vardır.
1- işaret etmek: Mouse kullanılarak Mouse göstergesinin istenilen nesne üzerine getirilmesi işlemidir
2- Sol tıklama : Mouse göstergesi istenilen nesne üzerinde iken, Mouse’un sol butonuna (düğmesine) bir kez basılıp bırakılmasıdır. Bu işlem genellikle işaret edilen nesneyi seçmek için kullanılır.
3- Sağ tıklama : Mouse göstergesi istenilen nesne yada öğeyi işaret ederken Mouse’un sağ tuşuna basılıp bırakılmasıdır. Bu işlem sonucu bir menü açılır.
4- Çift tıklama : Mouse göstergesi, istenilen nesne yada öğeyi işaret ederken Mouse’un sol butonu üzerinde hızlıca ve ara vermeden iki kez basılmasıdır. Bu işlem sonucunda genellikle bir program başlatılır yada bir pencere açılır.
5- Sürüklemek : Mouse göstergesi istenilen nesne yada öğeyi işaret ederken, mousenin sol yada sağ butonlarından bir basılı tutularak Mouse’u hareket ettirmektir. Bu işlem genellikle taşıma veya kopyalama yapmak için kullanılır. Sürükleme işlemi, mousenin sağ butonu ile yapılmışsa sürükleme işlemi sonucu Mouse’un butonu bırakıldığında bir menü açılır.


Yararlanılan kaynaklar:

www.google.com
www.donanimform.com
www.donaninbilgisi.com
www.google.com/görseller/mouseresimleri

Bios hata mesajları ve anlamları


Günlük hayatta sıkça karşılaştığımız anakart sorunlarından biride bios hata mesajlarıdır.
________________________________________
Bilgisayarınızı topladınız veya bilgisayarınıza herhangi bir teknik müdahalede bulundunuz. Ama bilgisayar açılmıyor. İşte bu yazıda herkese önce anlamsız gelen sesli hata mesajları ile POST (Power-on self test) uyarılarına/hatalarını anlatmaya çalışacağım

Normal bir boot işlemi esnasında sizin düğmeye basmanızla birlikte önce bilgisayarın bütün bileşenlerine güç verilir, ekran kartınız hemen kendi reklamını yapar ve POST ekranına gelirsiniz. İşletim sisteminin yüklenmeye başlamasından hemen önce ekrana (eğer ben yeterince hızlıyım diyorsanız Pause tuşuna basarak istediğiniz kadar seyredebileceğiniz) bir tablo gelir. Bu tabloda kabaca POST işleminin sonuçlarını görürsünüz diyebiliriz. Peki ya normal bir boot gerçekleşmezse?

Bilgisayarın başlamasını engelleyecek herhangi bir hatada ya sesli ya da POST hata mesajları alırsınız. İyimser olmanın bir alemi yok. Dolandırmadan söyleyeceğim. Sesli hata mesajları genellikle ölümcül, POST mesajları ise genellikle uyarı niteliğindedir. Genellikle diyorum çünkü, ekran kartı arızasını işaret eden bir sesli hat mesajı sadece ekran kartınızın yerinden oynamasıyla da ortaya çıkabilir.









Sesli Hata Mesajları Bu sorunların çözüm yolları,POST Mesajları
________________________________________
Bilgisayarınızı topladınız veya bilgisayarınıza herhangi bir teknik müdahalede bulundunuz. Ama bilgisayar açılmıyor. İşte bu yazıda herkese önce anlamsız gelen sesli hata mesajları ile POST (Power-on self test) uyarılarına/hatalarını anlatmaya çalışacağım

Normal bir boot işlemi esnasında sizin düğmeye basmanızla birlikte önce bilgisayarın bütün bileşenlerine güç verilir, ekran kartınız hemen kendi reklamını yapar ve POST ekranına gelirsiniz. Burada, anakartınız “Aabi bakalım bana neler takılıymış” havalarında bütün bileşenleri ufak bir teste tabi tutar. Size bu sırada ekranda işlemcinizin hızı, ram miktarınız gibi bazı bilgiler verilir. İşletim sisteminin yüklenmeye başlamasından hemen önce ekrana (eğer ben yeterince hızlıyım diyorsanız Pause tuşuna basarak istediğiniz kadar seyredebileceğiniz) bir tablo gelir. Bu tabloda kabaca POST işleminin sonuçlarını görürsünüz diyebiliriz. Peki ya normal bir boot gerçekleşmezse?

Bilgisayarın başlamasını engelleyecek herhangi bir hatada ya sesli ya da POST hata mesajları alırsınız. İyimser olmanın bir alemi yok. Dolandırmadan söyleyeceğim. Sesli hata mesajları genellikle ölümcül, POST mesajları ise genellikle uyarı niteliğindedir. Genellikle diyorum çünkü, ekran kartı arızasını işaret eden bir sesli hat mesajı sadece ekran kartınızın yerinden oynamasıyla da ortaya çıkabilir.

Sesli Hata Mesajları


Hata
Anlamı
1
Sürekli Ses
Güç kaynağı arızası
2
Birçok kısa bip
Anakart arızası
3
1 uzun
Bellek tazelenmesinde hata
4
1 uzun 1 kısa
Anakart veya BIOS çipi arızası
5
1 uzun 2 kısa
Ekran kartı arızası (Genellikle eski kartlardaki DIP switch kaynaklıdır)
6
1 uzun 3 kısa
Ekran kartı arızası
7
2 uzun 1 kısa
Ekran kartı arızası (RAMDAC kaynaklı (?) )
8
2 kısa
Bellek parity (eşlik) hatası
9
3 kısa
Belleğin ilk 64k’lık bölümünde hata
10
4 kısa
Timer hatası
11
5 kısa
İşlemci hatası
12
6 kısa
Klavye işlemcisi hatası
13
7 kısa
İşlemci hatası
14
8 kısa
Ekran kartı belleğinde okuma/yazma hatası
15
9 kısa
BIOS ROM hatası
16
10 kısa
CMOS okuma/yazma hatası
17
11 kısa
Tampon Bellek Hatası

Bu sorunların çözüm yolları
1. hata için, güç kaynağınızın bağlantılarını kontrol edip bir deneme daha yapın. Eğer sorun devam ediyorsa, üç vakte kadar size yeni bir güç kaynağı gelecek demektir.

2, 4, 10, 12, 15 e 16 numaralı hatalar için, tüm kartları işlemciyi ve RAM’leri söküp tekrar takın. Öncelikle mümkün olduğunca az bileşenle bilgisayarı başlatmaya çalışın. 4, 15 ve 16 numaralı hatalarda BIOS çipinin yerine düzgünce oturduğundan emin olmak için üstüne hafifçe bastırın. Değişen bir şey yoksa 4, 15 ve 16 numaralı hatayla karşı karşıyaysanız yeni bir BIOS çipi edinin, yok eğer değilseniz zaten yeni bir anakartınız olacağınız için BIOS çipiniz otomatik olarak değişmiş olacaktır.

3, 8 ve 9 numaralı hatalarla baş etmek için öncelikle RAM’lerinizin yerlerine düzgün oturduklarından ve
yuvalarla aralarında herhangi bir yabancı maddenin bulunmadığından emin olun. Eğer birden fazla bellek modülü kullanıyorsanız değişik kombinasyonlar deneyin. Hata hala devam ediyorsa belleklerinizi tek tek deneyerek sorunun hangisi/hangilerinde olduğunu bulabilirsiniz.

5, 6 ve 7 numaralı mesajı alıyorsanız, ekran kartınızın yerine iyice oturduğundan ve monitör bağlantısının düzgünce bir şekilde yapıldığından emin olun. Problem sürüyorsa başka bir ekran kartı ile bilgisayarı başlatmayı deneyin. Sonuç alırsanız sizi tebrik ederiz çok yakın bir zamanda yepyeni bir ekran kartınız olacak. Ekran kartlarıyla ilgili alacağınız sesli hata mesajlarının neredeyse tamamı 6 numara olacaktır. Bu nedenle şimdiden “diii di dit dit” sesine alışmanızda fayda var.

11, 13 ve 17 numaralı hatalar için işlemcinizin düzgün bir şekilde takıldığından emin olun. Mümkünse başka bir işlemciyle denemelerde bulunun, sonuç alamazsanız özellikle 17 numaralı hata için anakartınızdan şüphelenin

POST Mesajları
Girişi ölümcül hata mesajlarından yaptık ama daha çok uyarı niteliğinde olan POST mesajları ile ortamı biraz yumuşatmayı ihmal etmiyoruz. Genel olarak açıklayıcı, birkaç kelimelik (biraz İngilizce ile) anlaşılabilir niteliktedirler. Ama can sıkmaya yetecek kadar ciddiye almak kaçınılmazdır. Bu mesajlar anakarta, BIOS’a, takılı olan donanıma, çipsete göre değişiklik gösterebilirler. Yine de belli başlı birkaç hata mesajıyla uygulanabilecek çözüm yollarını yazıyorum.

BIOS ROM checksum error - System halted: BIOS çipindeki bir hatayı gösterir. Çipte fiziksel hata veya BIOS yazılımında bozukluk olabilir. Sisteminizi yeni bir BIOS ile update edin, sorun devam ediyorsa yeni bir BIOS çipi edinmeniz gerekecek.

CMOS battery failed: BIOS piliniz bitmiş veya bitmek üzere. Pilin türünü belirleyip en yakın saatçiden yenisini alabilirsiniz.

CMOS checksum error - Defaults loaded: Herhangi bir nedenden dolayı BIOS ayarlarınızda bozukluk oluşmuş (muhtemelen bitmek üzere olan BIOS pili yüzünden). Varsayılan ayarlar yüklenerek sisteminizin zarar görmesi engellenmiş.

Floppy disk(s) fail: Sisteminize takılı bulunan disket sürücü(ler) ile BIOS’taki disket sürücü ayarları birbirini tutmuyor. Disket sürücünüzün bağlantılarını kontrol edin, BIOS’taki ayarlar yanlışsa düzeltin. Sorun devam ediyorsa disket sürücünüzde muhtemel bir fiziksel arıza var demektir.


Keyboard error or no keyboard present: Belki de en çok karşılaşılan POST mesajı. Bu mesaj genellikle “Press F1 to continue” diye devam eder. Siz de olmayan klavyenin F1 tuşuna basarak hatadan kurtulabilir veya yeni bir klavye takarak işleme devam edebilirsiniz.
Memory test fail: POST mesajlarının belki de en can sıkıcısı. BIOS’taki bellek ayarlarınızda olabilecek bir problemden kaynaklanabildiği gibi, bellek modüllerinizdeki kısmi (kısmi=belli bir bölümündeki) arıza nedeniyle de ortaya çıkailir. Ayarlarınızdan eminseniz, başka bir bellek ile sisteminizi tekrar açmayı deneyin.
Hard Disk(s) Fail: Sisteminizde mevcut disk(ler)le BIOS’ta belirilmiş disk ayarları birbirini tutmuyor demektir. BIOS’tan disk ayarlarını otomatiğe getirin, master/slave ayarlarını kontrol edin. Sorun devam ediyorsa disk sürücünüzde fiziksel bir bozukluk kuvetle muhtemeldir.
Bunlar POST hatalarının sadece belli başlı olanları. Sistem-spesifik olarak hata mesajları ile karşılaşabileceğinizi tekrar hatırlatmamda bir sakınca yok





KAYNAKÇA: www.baulive.com
www.webfaresi.net
www.1923turk.org
www.hackturkiye.com
www.paylasimnet.com


Günümüz teknolojilerinde önemli bir yere sahip olan Java Programlama Dili hakkında çeşitli bulguları birleştirerek;

- Java Nedir?
- Tarihsel Gelişimi
- Kullanım Yerleri Nereleridir?
- Diğer programlama dillerinden farkı varmıdır, nelerdir?
- Çalışma Mantığı Nedir?

gibi sorulara yanıt bulmaya çalışacağız.


Java nedir?

Sun Microsystems tarafından 1995 yılında kullanıma sunulan, Nesne tabanlı programlama dilidir. Java temelini C ve C++ dillerinden almıştır. Bu dillerdeki hatalar baz alınarak yeni bir dil meydana getirilmiştir.

Ana amaç platformdan bağımsız olmaktır. Yani herhangi bir işletim sisteminde oluşturulan program, ek bir işleme maruz kalmadan diğer işletim sistemlerinde de çalışabilmektedir.


Tarihsel Gelişimi

Java teknolojisi, 1991'de, Sun Microsystem tarafından "Yeşil Proje" adı verilen küçük, gizli bir proje çerçevesinde bir bilgisayar programlama aracı olarak geliştirildi.

13 kişiden oluşan ve James Gosling liderliğinde çalışan "Yeşil Ekip", Menlo Park Sand Hill Road'daki adı bilinmeyen bir ofise kapandı, Sun'la gündelik iletişimini kesti ve 18 ay boyunca gece gündüz çalıştı.

Ekip, bilgisayar dünyasındaki bir sonraki "dalgayı" öngörmeyi ve planlamayı hedefliyordu. Öncelikle, dijital olarak kontrol edilen tüketici aygıtlarının ve bilgisayarların giderek aynı teknolojide birleşme eğilimi göstereceği konusunda fikir birliğine vardılar.

Bunun sonucunda "Oak" kod adı verilen, aygıttan bağımsız bir programlama dili geliştirildi.

Yeni dilin gelecek nesil dijital aygıtlara katacağı gücü göstermek isteyen Yeşil Ekip, kablolu dijital televizyonculuk sektörüne yönelik olarak ev elektronik aygıtları için etkileşimli bir el kumandası tasarladı. Ancak bu fikir fazlasıyla yenilikçiydi ve kablolu dijital televizyonculuk sektörü Java teknolojisinin sunduğu bu büyük hamleye henüz hazır değildi.

Neyse ki, Internet, Java teknolojisini benimsemeye hazırdı. 1995'te Java teknolojisi kullanıma sunulacak duruma geldiğinde, ekip, Netscape Navigator Internet tarayıcısının Java teknolojisini desteklediğini duyurdu.

Artık 10. yılını kutlamaya hazırlanan Java platformu, 4 milyonu aşkın yazılım geliştiricisi için vazgeçilmez bir araç oldu, belli başlı tüm sektör segmentlerinde dünya çapında kullanım alanı buldu, sayısız aygıtta, bilgisayarda ve her tür programlama teknolojisiyle oluşturulmuş networklerde kendine yer edindi.

Esnekliği, verimliliği, platformlar arasında taşınabilmesi ve güvenliği sayesinde network bilgiişlemi için ideal teknoloji durumuna geldi. Dolayısıyla bugün, Java, 2,5 milyarı aşkın aygıta güç katmaktadır. Aşağıdaki rakamlar Java teknolojisinin ne kadar yaygın olduğunu gözler önüne seriyor.

Kullanım Yerleri

700 milyonu aşkın bilgisayar, 1 milyardan fazla cep telefonu ve mobil cihaz, 1,25 milyar akıllı kart, Ayrıca dekoderlerde, yazıcılarda, web kameralarında, oyunlarda, araç yol bilgisayarlarında, sayısal loto bayilerinde, tıbbi cihazlarda, otopark ödeme noktalarında kullanılmaktadır.

Java Program dili ile;

- Masaüstü Programlar,
- Web Siteleri,
- Oyunlar,

Kısacası aklınıza gelen her şeyi geliştirebilirsiniz.

Diğer Dillerle Kıyaslama

Java nın en büyük avantajı platform bağımsız olmasıdır demiştik.

Platform bağımsızlığı nedir?
Bazı diller farklı işlemciler ve işletim sistemlerinde çalışmazlar.
Örneğin Microsoft Visual Basic ile yaptığımız bir programı Linux işletim sisteminde çalıştıramayız.

Java için söylenmiş bir söz vardır;

“Write once, run anywhere (WORA)” yani “Bir kere yaz, her yerde çalıştır”.

Peki Bu nasıl oluyor ?

Alt başlıkta detaylı olarak inceleyeceğiz.


Çalışma Mantığı Nedir?

Java da hazırlanan programlar derlendiği zaman makine diline çevrilmez. Bunun yerine Bytecode olarak adlandırılan aracı bir dil’e dönüşümleri yapılır.

Derlenen Bytecode lari anlamak için Java Sanal Makinası denilen bir sistem geliştirilmiştir. Windows Tabanlı İşletim Sistemleri için farklı, Linux yada MacOS lar için farklı olarak Java Sanal Makinaları Mevcuttur. Bunlar bilgisayara bir kere kurulurlar.

Java Sanal makinasının amacı Bytecode ları o an çalıştıkları işlemci, işletim sistemi gibi kriterleri göz önünde bulundurup yorumlamak ve programı çalıştırmaktır.

Böylece Platform Bağımsız bir sistem gerçekleşir. Hangi İşletim Sisteminde yazarsak yazalım, Java Programlarımız Java Sanal makinası sayesinde çalışacaktır.




Ekrana Merhaba BTP yazan bir program üstünde inceleyelim.

Adım 1 > Java Kodları

public class btp {
public static void main(String[] args) {
System.out.println("Merhaba BTP");
}
}


Adım 2 > Programı derliyoruz : btp.jar

Yukarıdaki kodlar Bytecode olarak derlendi ve çalıştırılabilir programımız oluştu.

Adım 3 > deneme.jar Java Sanal makinası aracılığı ile çalıştırıldı.


Kaynakça

Java Teknolojisi ile İlgili Bilgi Edinin - http://www.java.com/tr/about/

Java ile İlgili Genel Bilgiler - Java Nedir? - http://www.python-tr.com/java-ile-ilgili-genel-bilgiler-java-nedir/

BARKOD NEDİR?
BARKOD OKUYUCU NEDİR?
BARKOD OKUYUCU NASIL OKUR?
BARKOD ÇEŞİTLERİ
EAN13 BARKOD SİSTEMİ
BARKOD TİPLERİ
BARKOD OKUYUCU ÇEŞİTLERİ
NERELERDE KULLANILIR?
YARARLARI NELERDİR?

Barkod Nedir?


Barkot, ince ve kalın çizgiler ve bu çizgiler arasında yer alan değişik genişlikteki boşluklardan oluşan, optik okuyucular vasıtası ile okunabilen bir kodlama şeklidir.

Barkod Okuyucu Nedir?

Barkod okuyucular, optik bir ışık kaynağı vasıtası ile barkod sembolünde yeralan değişik genişlikteki çizgileri deşifre edip, bu bilgiyi bir haberleşme arabirimivasıtası ile değişik sistemlere aktarabilmeyi sağlayan optik okuyuculardır.

BARKOD OKUYUCU NASIL OKUR?

Bir barkod sembolü kızıl ötesi veya görülebilir bir ışık kaynağı ile aydınlatılır.Koyu çubuklar bu ışığı emerler. Boşluklar ise bu ışığı geri yansıtırlar. Yansıyan bu ışık tarayıcıya geri döner. Tarayıcı meydana gelen bu ışık dalgalanmalarını elektrik darbelerine çevirir. Bir çözücü ise bu elektrik darbelerini tekrar dönüştürerek bir denetimciye, el terminaline, bilgisayara veya uyumlu başka bir sisteme aktarır. Temelde okuma işlemi, yansıyan ışığın çözülmesi işlemidir.

Barkod Çeşitleri

Değişik barkod çeşitleri vardır.UPC,EAN,
EAN-13,EAN8,CODE39,CODE128’dir.
En çok kullanılanları ise UPC ve EAN’dir.
UPC numaralama sistemi Kanada ve Amerika’da ,EAN13 numaralama sistemi ise Türkiye’de kullanılmaktadır.EAN yayınladığı bilgiye göre 2005 yılından sonra Amerika ve Kanada’da EAN uluslar arası barkod sistemine geçiş yapılmıştır

EAN13 sistemi UPC sisteminde türetilmiş bir barkod sistemidir.UPC sistemi sadece
Amerika ve Kanada’da kullanıldığı için uluslar arası pazarlarda kullanılmaya müsait değildir.
EAN ingilizce ınternational Artikle Numbering Association kelimelerinin kısaltılmış halidir.

Barkod Alfabesi

Denilen ve barkodun içerdiği çizgi ve boşlukların neye göre basılacağını belirleyenkurallara göre basılmaktadır. Barkodlar 0-9 arası rakamları ,alfabedeki karakterleri ve bazı özel karakterleri
( *,-,/,vb.)içerebilir.Bir çok barkod alfabesi vardır.

Birinci kısımda her ülkenin kendine ait bir kodu vardır onu göstermektedir. Türkiyenin kodu 869 dur.
İkinci kısımda firma kodunu gösterir. Ülke kodundan sonra gelen 4 hanedir.
Üçüncü kısımda ürünü tanımlayan mamül kodudur .
Dördüncü kısım da ise kontrol kodudur.Bu kod diğer rakamların hatalı okunmasını engellemek için belli bir formülle hesaplanan kontrol sayısıdır.

Barkod Tipleri

Tek boyutlu barkodlar
İki boyutlu barkodlar
Tek boyutlu barkodlar 0 ile 1 sayı sistemi kullanarak okunur.Bilgiyi tek boyutlu olarak
gösterir.
İki boyutlu barkodlar matrix kodu iki boyutlu barkod olarakda bilinen kod bilgiyi iki boyutlu temsil etme yöntemidir.


Barkod Okuyucu Çeşitleri


WAND/KALEM OKUYUCULAR
CCD OKUYUCULAR
LAZER OKUYUCULAR
MASA ÜSTÜ VE ÇOK YÖNLÜ OKUYUCULAR
KABLOSUZ BARKOD OKUYUCULAR
olmak üzere 5 kısımdan oluşur.

Barkod Okuyucu Nerelerde Kullanılır

Barkod okuyucuların barkod sisteminin kullanıldığı heryerde kullanılabilir.Ağırlıklı olarak perakende sektöründe,marketlerde,
alışveriş merkezlerinde kullanılmaktadır.
Ayrıca tekstil sektöründe,ayakkabıcılık sektöründe,lojistik sektöründe,
hastanelerde vb… bunun gibi yerlerde kullanılır.

Barkod Okuyucuların Yararları

Barkod okuyucular kullanıcı hataların azaltır.Daha hızlı veri girişi yapmayı sağlar.Daha az maliyet,iş gücü ve zaman
ile daha fazla iş yapmayı sağlar.Böylece bu sistemi kullanan firmalara prestij,hız,kalite ve zaman kazandırır.
Ayrıca çalıştırdığın insanların denetleme
şansını ve hırsızlık yapmalarını engellemektedir.

Bilgisayar tarihi gelişimi içerisinde incelendiğinde;


1980 li yıllardaè resmi kurumlar ve işyerlerine girmiş
1990 lı yıllarda ise èevlere girmeye başlamıştır.

Türkiye'de 1995 li yıllardan sonra
internet in hızla yayılmasıyla evlerde internet'e bağlı bilgisayarlar da yayılmaya başlamıştır.


Bilgisayarları kullanım alanlarına göre ana başlıklar altında sınıflandırırsak;

iş dünyasının tüm alanlarında
bankacılıkta ,mühendislik,tasarım,ulaşım,haberleşme,sanayi vb.
yönetimde yönetimin her kademesinde, sağlık alanında,askeriyede,güvenlik işlemlerinde,tüm kamuda vb.bilim dünyasında araştırma kurumlarında, uzay çalışmalarında,meteorolojide,astronomi vb.

eğitim dünyasında üniversitelerde, kütüphanelerde,sınav sistemlerinde,bireysel eğitim, uzaktan eğitim eğlence alanında kullanılmaktadır.

sosyal hayatın her alanında bilgisayarlı konferanslar,sunum,cep telefonu kullanımı,günlük hayatta kullandığımız elektronik aletler vb.


BİLGİSAYAR SAYESİNDE;

Kısa zaman içerisinde doğru bilgilere ulaşırız. saatlerce bir kütüphanede araştırma yapmaktan bizi kurtarır. Bilgisayarlar, bize kesin ve net bilgiler sunar.
Matematiksel ve mantıksal işlemleri hatasız yapar.
Duygusal değillerdir.
e-posta ile haberleşmeye hız kazandırmıştır.

Nano Yunanca’dan ve Latince’den alınmış bir sözcüktür ve anlamı cüce demektir. Ayrıca kısaltma olarak milyarda bir olarak da kullanılır. Buna göre nano metrik sistemin içinde bir metrenin milyarda biri veya bir milimetrenin milyonda biridir.

Nano Ne Demektir?Nano teknoloji ölçü olarak “nanometre” adı verilen bir ölçme birimini kullanılır. Her bir ölçüde 1 milyar Nanometre vardır. Her bir Nanometre sadece üç ile 5 atom genişliğindedir. Bunlar küçüktür. Ortalama insan saç kalınlığından 40,000 kez daha küçüktür.
Nokia’nın Bu Konudaki Araştırmaları
Morph konsepti mobil yaşam için olağanüstü bir teknolojiyle yaratılmış ve fantastik görünümüyle de bunu kanıtlıyor;
• Esnek ve transparan materyallerin yaşam tarzımıza kusursuz bir şekilde uyum sağlıyor.
• Cihazlar kendini temizliyor ve koruyor
• Transparan elektronikler her bakımdan yeni bir estetik boyut sunuyor.
• Güneş enerjisinden faydalanarak kendini şarj edebilen cihaz, pilleri daha küçük ve uzun ömürlü kılarken, daha çabuk şarj olmasına da imkan tanıyor.
• Entegre edilmiş sensörler bize çevremiz hakkında bilgi verebiliyor ve daha iyi seçimler yapmamıza yardımcı oluyor.
Yukardaki özelliklere ek olarak, Morph konseptine entegre edilmiş elektronikler daha ucuz ve daha fonksiyonel ve daha az yer kaplıyor. “Dokunmatik” ve “Sesli” kullanım özellikleri, nano teknolojiyle tasarlanan geleceğin Nokia telefonlarında en önemli özellikler arasında yer alıyor. Arayüzü de bir o kadar kullanıcı dostu diyebiliriz. Tüm bunlardan sonra birçok yeni uygulama ve servisin de bu konseptle birlikte hayatımıza gireceğini belirtmeliyiz.
Esnek ve Değiştirilebilir Dizayn
Nanoteknoloji materyallere ve bileşenlere esneklik, şeffaflık ve sağlamlık verir. Katlanmış bir şekildeyken cepte kolayca taşınabilir. Katlanmamış ve daha büyük haldeyken daha detaylı bilgi görüntüleyebilir ve giriş birimini bir klavye yada touchpad gibi kullanabilirsiniz. Aksesuar şeklinde de yanınızda taşıyabilirsiniz. Örneğin; bir gün bileklik, ertesi gün kemer tokası ya da kolye gibi.
Bu entegre elektroniklerde de ileri teknoloji bağlantılarla esnek bir şekilde veri paylaşımı yapabilirsiniz. Ekoloji dostu materyallerden üretilmiş olup geri dönüşümü kolay ve çevre dostudur.


Kendini Temizleme

Nanoteknoloji, mobil cihazları yüzeylerini kendilerinin temizlemesini sağlayacak materyaller üzerinde çalışmaktadır. Kibar görünümlü ama bir o kadar da sağlam cihazlardır. Doğada bulunan çiçekler gibi kendini tazeler, temizler ve korurlar. Buna “Nanoçiçekler” deriz.

Gelişmiş Güç Kaynakları

Nanoteknoloji, cihaz yüzeyinin doğal enerji kaynaklarından faydalanmasını da sağlar. Güneşten faydalanan çimenler gibi. Biz buna “Nanoçimenler” deriz. Aynı zamanda bu daha ince ve küçük bataryalar demektir.


Çevreyi Hissetme

Nanosensörler hava kirliliğini, biyokimyasal maddelerin izlerini ve biyokimyasal işlem yapılan yerleri analiz eder. Kullanıcıyı uyarır ve böylece sağlığını korur. Yada yiyeceğimiz elmanın yıkanmış olup olmadığının telefonunuz tarafından kontrol edilmesine ne dersiniz? Peki ya bulunduğunuz ortamdaki ses gürültüsünün kaç desibel olduğunun tespit edilmesine? Bu nanoteknolojik telefon sizin sağlığınızı sizden çok düşünecek gibi görünüyor.



Kaynaklar

http://www.unreadedpost.com/home/2008/03/14/nokia-morph/

http://www.nokia.com/A4852062

http://www.dexigner.com/urun/haberler-g13767.html

http://forum.donanimhaber.com/m_21452876/tm.htm

Önceki Kayıtlar

Dünya Üzerinde NeNedirAcaba